Dig Deeper! Insanity

Size, Cennet ve Cehennemi bir arada yaşadığım 70 günden bahsedeceğim.

 İlk hafta (Şok ve Tanya’ya nefret);

Odamdaki halının her dokusunu ezberlediğim hafta diyebilirim. (Kafamı yerden kaldırmam pek mümkün olmuyordu. :-) Daha önceki yazımda bahsetmiştim, “Fit Test” adında 25 dakikalık “bak bakalım neymişsin” çalışması. Baş dönmeleri, mide bulantısı ve dediğim gibi, şok. Vücudumun daha önce hiç sarf etmediği efor ile imtihanıydı. Kusmadan tamamlamıştım fakat, kendime gelmem 1-2 saati bulmuştu. İkinci gün “Plyometric Cardio Circuit”, daha Fit Test’in şokunu atlatmadan 40 dakikalık başka bir cehennemde bulmuştum kendimi. Hareketlerin neredeyse tamamını yarım yamalak yapabiliyordum ve başta da belirttiğim gibi genellikle halı ile bir münasebet içindeydim. :-) 3.gün, “Cardio Power & Resistance”. Dönüm noktası, en zoru. 3.gün bir viraj. Shaun T’nin meşhur “come on y’all, let’s go!” nidasının olduğu çalışma. O an ki yarı ölü halimle böyle bir çığlığı duyan ben, hayatımın belki de en gaz bünyesine bürünmüştüm ve o gün bu gündür hiç yorulmadan tüm programları… şaka şaka 2 dakika sonra yine halının üstündeydim. :-) Bir şekilde sonuna geldim ve o günü atlattığımda artık bırakmayacağımdan emin olmuştum. Fakat, ismi Tanya olan bambaşka bir sorunum vardı. Kendisi, Shaun T’nin ekibinden, çekik gözlü, esmer, ciğeri olmadığına inandığım bir hanım efendi. :-) Biraz yorul be kadın! Mola al. “Ay bunu yapamayacağım” de. En azından “mış” gibi yap. Şöyle bir kendini yere at yalandan “çok yoruldum” de. Hayır, bunların hiç birini yapmadı. Bugüne kadar yapamadığı tek bir hareket görmedim. Ben bittikçe onun açılması, her şeyi gülerek yapması…  Kısacası çok sevimli bir kadındı :-)

İlk hafta özetle; Cehennemin gerçek anlamıydı.

 İkinci ve üçüncü hafta (Alışma ve yarışa katılma);

İkinci haftaya girdiğimizde, ilk hafta yerlerde sürünmeme rağmen kondisyonumda ciddi bir artış vardı. Yine çok fazla mola alıyordum ama yere kapaklanmak yerine koltuğa oturarak dinlenmeye başlamıştım. İkinci haftanın son gününde ilk kez iki çalışma yapacaktım. “Pure Cardio” ve “Cardio Abs”. Toplamda 1 saat süren bu iki çalışmanın bende çok ayrı yeri vardır. Bana, son günlerde çok ihmal ettiğim bir dostum olduğunu hatırlattı. Vefasızlık ettiğimi, nereden geldiğimi unuttuğumu, nankörlük yaptığımı yüzüme vurdu. Bunlara kayıtsız kalamadım ve 1 saatin sonunda tekrardan eski dostum “halı” ile sohbet ederken buldum kendimi. :-)

Tam gemileri yakacakken, 3.haftanın ilk çalışmasının “Fit Test” olduğunu gördüm. Büyük bir heyecanla ilk günki sonuçlarım arasındaki değişimi görmek için teste başladım. Biraz hayal kırıklığı oldu tabi ama yine de önemli değişimler vardı. Ancak, hala Tanya’nın oldukça gerisindeydim. Tanya! “insane” olabilirsin ama “insan” değilsin…

3.hafta, her hafta olduğu gibi kondisyonumda bir artışla devam ediyordu. Yine ekstra molalara başvuruyordum fakat bu kez, koltuk yerine ayakta dinlenip gerekli soluğu aldıktan sonra hız kesmeden devam ediyordum. Her şey istediğim gibi olmaya başlamıştı, vücudumda ciddi değişikliklerin olduğunu görüyordum. Kondisyonum her gün daha iyi olmaya başlamıştı ve en nihayetinde, 3.haftanın 5.gün çalışması olan meşhur “Cardio Power & Resistance”ı ekstra mola almadan bitirmiştim ve “artık yarıştayım!” dediğim an’ı yaşamıştım.

Dördüncü hafta (Gerçek “Gattuso”nun doğuşu) ;

Çalışmaların hepsinin %100’ünü yaparak bitirdiğim hafta. Kondisyon açısından hayatımın zirvesiydi.

Gattuso’yu futbolla biraz içli dışlı herkes bilir. İtalyan devi A.C Milan’ın hırçın, agresif, hırs sembolü, 8 numaraları efsane kaptanıdır. Kendisine olan hayranlığım, zaten karakter gereği buna çok müsait olan beni, zamanla bu özelliklerin bana da yüklenmesine sebep olmuştur. 4.haftanın böylesine verimli geçmesi, halı saha kariyerim içinde bana oldukça fazla katkı sağlamıştı. :-) Her Cumartesi olduğu gibi yine, 8 numaralı Gattuso formam ile sahadaydım. 60 dakika sonra maç bittiğinde bir maçı daha çok rahat oynayabilecek durumdaydım ama öyle bir şey olmadı tabi ki. :-) Kısaca 4.hafta yani ilk ay bittiğinde tam anlamıyla “o eski halimden eser yoktu şimdi.”

 Beşinci Hafta (Recovery Week) ;

Bir nevi dinleme haftası. Fakat bende durum farklı olmuştu. Bu hafta için iki tane alternatifiniz var. “Core Cardio & Balance” ve “Max Interval Sports Training”. İkisinden birini seçip bütün hafta boyunca yapmanız gerekiyor. İlk gün Core Cardio’yu yaptım ve çok fazla sıkıldığım için Max Interval’ı yapmaya karar verdim. Tabi bunun bir bedeli olacaktı. Recovery Week benim için dinlenmeden çok, o an’a kadar en çok zorlandığım hafta olmuştu. Hem uzun, hem zor fakat çok keyifli bir çalışmaydı. Bir diğer önemi ise karın kaslarımı ilk kez gördüğüm hafta olmasıydı. PS: I love you Recovery Week :-)

 Altıncı hafta/ikinci ay (Talihsizlikler silsilesi ve ödenen bedel) ;

İkinci ayın ilk günü… :-) Sinirden gülüyorum. İlk gün, normalde tek başına bir çalışma olarak yaptığınız 25 dakikalık Fit Test’i başlangıç olarak sunan, ardından 1 saat süren “Max Interval Circuit” isimli oldukça zor bir çalışmayı bitirdiğiniz bir gün. Yani, “ben ilk ayı bitirdim, artık gerisi çocuk oyuncağı” diye bir şey yok. Zaten Shaun T. girer girmez “It’s gonna kick your butt” diyerek uyarıyor sizi. Sen de, “hı hı görürüz kim kimi tekmeliyor” diyorsun. Sonra, Shaun T. haklı çıkıyor. :-)

O gün benim için çok kötü geçmişti. Uzun zamandır almadığım molalara başvuruyordum. Zorluk seviyesi oldukça yükselmişti ve bunun üstesinden gelememek özgüvenimi sarsıyordu.

Talihsizlikler ve bedel… Bu kısmı dikkate almanız ve unutmamanızda fayda var. Karakterimden bahsetmiştim yukarıda. Aşırı hırsın bana verdiği zarardan bahsedeceğim.

İkinci ayın ilk gününün inadına, 3. ve 4.gün Shaun T’nin sürekli “ ihtiyacın varsa mola al” uyarılarına uymadan nefessiz kala kala çalışmaları bitirdim. Altın kural olan “bir günde hepsi değil, her gün biraz daha fazla”yı unutmuştum. Kendimi çok fazla zorluyordum. Bunun sonucunda ikinci ayın 5. gün çalışmasında dizimden sakatlandım. Eğildiğimde ciddi bir ağrı oluşuyordu. Ertesi gün MR çekilmek için hastaneye gittim ve sonuçlara göre, diz kapağımda “zorlanmadan kaynaklı sinovyal effüzyon ve kist” oluşmuştu. Doktorum 3 hafta dinlenmem gerektiğini söyledi. Altıncı haftayı 5.gününde kapatmış oldum böylece.

Yedinci Hafta (Tedavi ve araştırma) ;

Son üç haftaya gireceğimi umarken, üç hafta ara vermem gerektiğini öğrenince oldukça demoralize olmuştum. Ertesi gün başka bir doktorun fikrini almak için MR sonuçlarımı alıp farklı bir hastaneye gittim. Oradaki doktor ise 10 gün sonra başlayabileceğimi, bu 10 gün içinde de buz tedavisi uygulamam gerektiğini söyledi. Bunu söyleyen doktorun daha yaşlı ve tecrübeli olmasından dolayı tabi ki onu dinledim. :-)  Sadece 1 hafta kaybedecek olmam moralimi biraz düzeltmişti. 7.Haftayı buz tedavisi ve bacakları pek kullanmadığım üst vücut antrenmanlarıyla geçirdikten sonra bacağım yavaş yavaş eski formuna kavuşmuştu. O haftanın son günü hiç ağrım kalmamıştı.

Sekizinci hafta (Toparlanma) ;

Artık daha bilinçli ve mantıklı hareket edip, kendimi zorlamayacağım konusunda yine kendimle bir anlaşma yapmıştım. :-)

İlk gün tekrardan “Max. Interval Sports Training” ile sınanmak zorunda kaldım. :-) Fakat bu kez ihtiyacım olduğunda molamı aldım, gerek duyduğumda hız düşürdüm ve sorunsuz bir şekilde ilk günü bitirdim. Ardından gök yüzüne bakarak, “Allah’ım sana şükürler olsun” dedim. :-) Sekizinci haftanın tamamı bilinçli bir şekilde sorunsuz bitti. Bu sakatlık aslında benim yararıma oldu. Belki bir hafta kaybettim ama bu bilincin sahibi oldum. Bu bölümü unutmamanız gerektiğini söylerken bundan bahsediyordum. Hiçbir şey için acele etmeyin! Mükemmel forma eninde sonunda gireceksiniz. Sınırlarınızı zorlayın ama limitlerinizi de bilin!

Dokuzuncu Hafta (Geri Dönüş) ;

Kondisyonum yeniden eski formuna girmişti. Maksimum olan çalışmaların hepsini %100 olarak bitirebiliyordum  Kondisyonumla birlikte sağlık olarak da yine o an’a kadarki hayatımın zirvesindeydim.

Onuncu Hafta (Bu ben miyim?)

Dokuzuncu hafta bir zirveden bahsetmiştim. Fakat onuncu hafta bana zirvenin aslında ne olduğunu hatırlatan hayatımın en güzel haftalarından biriydi. Her gün, o gün yaptığım çalışmanın vücuduma doğrudan etkisini gözle görebiliyordum. Ve yine her gün aynada “bu ben miyim” diyordum. En güzel yanı ise… Evet, o bendim. :-)

Son Gün ( Tanya! Sen mi büyüksün ben mi? :-)

Son gün yalnızca Fit Test var. En başta Fit Test için, “bak bakalım neymişsin” çalışması demiştim. Son günün Fit Test için ise kesinlikle, “bak bakalım ne olmuşsun” diyebiliriz.

Yaptığın her hareketin tekrar sayısını not alıyorsun. İlk gün Tanya’nın yarısına bile gelememiştim. Fakat son gün geldiğinde üzülecek biri vardı. O kişi Tanya’dan başkası değildi. :-)

Fakat, artık kendisinden nefret etmek yerine bir sempati beslediğimi bilmenizi isterim. Beni bu kadar hırslandırmasaydı sonuçlar böyle olmayabilirdi. PS: I love you Tanya. :-)

                                                                                                       —————————

İşte bu benim 70 Günlük Insanity tecrübemdi. Sakatlanmama sebep olan aptallıklarımdan ders çıkarmanız tüm yazı içinde ki en önemli kısımdı. Her ne yapıyorsanız yapın kendinizden emin adımlar atın.

Şimdi P90X yapıyorum ve yarın ilk haftam bitiyor. İlk haftamı değerlendiren bir yazı yazmayı planlıyorum ama korkmayın, o bunun kadar uzun olmayacak. :-)

Eğer fikrimi merak edenler var ise şöyle söyleyebilirim;

Insanity de P90X de son derece faydalı ve profesyonelce dizayn edilmiş programlar fakat, benim için P90X kesinlikle bir tık daha üstte. Nedeni ise tüm vücuda odaklı olması. Insanity’de durum daha çok bacaklar ve karın üstüne, hatta neredeyse tamamı öyle. Bu sebeple 90 günlük bir P90X çalışmasının üstüne yapılacak Insanity’nin sonuçlarının kesinlikle çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.

Sonuna kadar okuduysanız çok teşekkür ederim.

Tekrar görüşünceye dek hoşçakalın…

.

Henüz Yorum Paylaşılmamış.

Yorum Paylaşınız