Kategori Arşivleri: Yaşam

Gerçekler ve Reklamlar!

Sizleri sıkmadan bu günümün nasıl geçtiğini ve aslında kendime nasıl bir iyilik yaptığımı anladığımı anlatacağım… Şu anda üşüttüğüm için hastayım. Sabah ilk defa aç karnına Yoga X’imi yaptım. Hasta ve aç olduğum için 3-4 kere başım döndü. Bir daha hastayken aç karnına spor yapmayı düşünmüyorum. Bir akrabam ile birlikte kuaföre gittik. O saçını kestirirken ben de oturup onu bekledim. Kuaförde televizyon açıktı ve sürekli reklamlar veriliyordu. Ekranda çıkan incecik kadın ağzına attığı bir parça çikolatadan büyük bir haz alıyordu (fakat gerçek hayatta o çikolatayı, ağzına bile sürmediğinin de farkındayım). Aniden canım abur cubur çekmeye başladı. Ben düşünmemeye çalıştıkça benzeri reklamlar devam etti. Orada çalışan beyefendiden, bir haber kanalı açmasını ya da televizyonu kapatmasını rica ederek hem kendimi bu durumdan kurtardım ve canımın abur cubur çekmesinden kurtuldum, hem de haberler sayesinde oradaki insanlar saçma sapan şarkıları ve reklamları izlemek yerine dünyadan, ülkemizde yaşananlardan haberdar oldu. Günlük...

Devamını Oku

Gerçek Ken ve Barbie? İstemem Kalsın!

Bir yıl kadar önce “Tembellikte Son Nokta!” başlığında benzer bir konuyu ele almıştık. Bu sefer ise biraz daha “X-tremi” var… İlk kahramanımız Ken (Barbie’nin Ken’i). Daha doğrusu o kendini Ken sanıp asıl ismini kullanmaktan nefret etse de, gerçek adıyla Justin Jedlica. Justin, Barbie’nin erkek arkadaşı Ken’e benzemek adına, 100,000 dolardan fazla para harcayarak ve 90’ın üzerinde operasyon geçirerek, bizce sonunda daha çok Yılmaz Morgül – Angelina Jolie kırması bir şeye benzemiş… Geçirdiği estetik ameliyatlar arasında, biceps implantı, triceps implantı, 6-pack implantı, göğüs ve popo implantları da var… Tabii spor yapmak çok zor olduğundan, kendisi bu yolu daha uygun görmüş; siz hala P90X diye debelenin :-) İkinci kahramanımız ise, gerçek hayat Barbie’si, Ukrayna’lı Valeria Lukyanova… Ken’in aksine, gerçek hayat Barbie’si, sadece ve sadece tek bir estetik ameliyat olduğunu iddia ediyor (tabi, tabi…) Ama aşağıda göreceğiniz plaj fotolarında Photoshop olmadığı doğru (GQ editörlerinin gözetimi altında çekildiğinden). Barbie ölçülerinde olabilmek...

Devamını Oku

Süleyman Demirel: Apple a Day, Keeps Doctor Away!

Bugünün sözü, fitness bloglarına uzak sayılsa da, aslında bizlere hiç de uzak olmayan bir isimden geliyor. Süleyman Demirel’in “Günde 1 elma giren eve doktor girmez” sözünü, hemen her gün, üstelik de başlıktaki gibi İngilizce olarak tekrar ettiğini, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun okuduğum bir kitabından biliyorum. Hatta Osman Müftüoğlu, kendi tükettiği elma sayısının da yıllık 150’inin altına düşmediğini söyler. Demirel de, Müftüoğlu da hiç haksız sayılmaz. Elmanın, genellikle sağlıklı meyve listelerinin en tepesinde olmasının pek çok nedeni var. Her şeyden önce, dört mevsim, mevsiminde tüketebileceğiniz bir meyve. Yine bununla alakalı olarak, genellikle yıl boyunca da ucuz (doğru yerden almasını bilirseniz) bir meyve seçeneği. Misal avokadonun ya da yabanmersininin de faydaları var ama herkesin hergün alıp yiyebileceği pozisyonda değiller. Ayrıca “elma” çatısı altında birbirinden farklı çeşitleri olduğundan, örneğin muz gibi sizi bir süre sonra baymayacaktır da! Elma; besleyici, düşük kalorili ve lezzetli. Orta boy bir elma yaklaşık 80 kalori...

Devamını Oku

Bayanlarda Göğüs ve Kalça Üzerine Egzersiz Etkisi ve Umut Tacirleri :-)

Göğüs ve kalçanın dişiliğin sembolü olarak görüldüğü konusunda bir çok kişi hemfikirdir (ben cinsiyetsiz bir toplumdan yanayım şahsen). Milyonlarca kadın daha büyük göğüslere ve güzel kalçalara sahip olmak için çeşit çeşit yol deniyor. Burada bahsetmek istediğim şeye gelince, geçenlerde Youtube’da P90X dönüşümlerini incelerken karşıma sanırım 60 günlük bir Squat programı çıktı. Bayanlar 60 gün boyunca bu hareketi yayıp kalçalarını forma sokmayı deniyorlardı. Gün gün resimler çekilmiş ve gelişmeler videolarla paylaşılmıştı. Bir çeşit kalça büyütme yöntemi olarak lanse edilmiş ve büyük bir ilgi görmüş anladığım kadarıyla :-) Aynı durum göğüs için de geçerli, birden çok söylenti var bir de bu konuda, spor yapan bayanların göğüslerinin küçüldüğü söylentisi ve inanışı o kadar yaygın ki bir çok bayan bu yüzden spor yapmıyor inanır mısınız? Bir kaç kez ağırlık kaldırınca dünya vücut geliştirme şampiyonlarına benzeyecekleri zannetmeleri gibi bir delilik bu. Tam tersi de söyleniyor, göğüs kaslarını çalıştırmak, egzersiz yapmak...

Devamını Oku

21 Gün Sonra… Devam

***Yazının ilk bölümünü “21 Gün Sonra” linkinde okuyabilirsiniz.  … Peki ne hatalar yapmıştım? 1- Düzenli beslendim ama yeterli beslenmedim. Protein açığım had safhada ve ben bunun farkındayım ama elimden bir şey gelmiyordu. Demek ki düzenli beslenmek ile yeterli beslenmek farklı şeylerdi. 2- İlk iki hafta sıkı şekilde götürdüğüm yasaklılar listemde delikler açmıştım. Çaya şeker (az da olsa), yemeğe tuz  ve mecburiyetten beyaz ekmek yemeye başladım. Kendimi tok hissediyordum ama bunlardan aldığım karbonhidratlar kalitesiz olduğu için günlük çalışma ve üzerine spor temposunda vücudumu ayakta tutmaya yetmiyordu ve metabolizmam alarm veriyordu. 3- Akşam eve geliş saatim 22:00 civarı olduğundan, yemekten sonra 1 – 1,5 saat bekleyip spora öyle başladığım için sporun bitmesi, duş, recovery içeceği hazırlama içme, balkonda biraz dinlenme derken yatağa gitmem gece yarısı 01 – 01:30′u buluyordu ve sabah erken kalktığım için dinlenemiyor, haliyle vücudun kendini tamir etmesine zaman bırakmıyordum. Zaten 2. haftadan sonra kilo veremedim. 1 hafta...

Devamını Oku

Engelleri Aşmak…

Herkese P90X’te 42. günümden merhabalar… Son üç gündür programını yapmayan, yapamayan bir adet çaylak bendeniz… Takip edenler, barfiksi bahçe demirinde çektiğimi bilirler. Havaların soğumasıyla birlikte yeni barfiks barı siparişim gelene kadar, içeride DVD karşısında terleyip sıra barfikse geldiğinde o ter ile dışarı çıkıp o soğuk havaya bir güzel maruz kaldım. Hasta oldum olacağım, baş ağrısı ile başladı belirtiler. Pazartesi siparişimi almaya gidecektim ama P90X’in yeni “Extreme” tip barfiks aletlerini görünce canım sıkıldı, keşke bundan alsaydım ya da önce Aykut Hocaya danışsaydım dedim. Hayal Kırıklığı 1:  Başka bir yerden sipariş verdiğim barfiksim gelince antrenmanı rahat yaparım, bir günden bir şey de olmaz, bugün yapmayayım, yarın tam manası ile yaparım dedim. Siparişimi almaya gittim ve kapıya oturmadı, kapımız genişmiş. Nasıl sinirlendim anlatamam, bu sinirle o günkü antrenman da aksadı… Ve yapamayacağım diye oturup ağlayacaktım neredeyse. Hayal Kırıklığı 2: Bu sabah sorumluluklarını yerine getirememiş biri olarak kendimi berbat hissettim....

Devamını Oku

21 Gün Sonra

Biraz film ismi gibi bir başlık oldu. Danny Boyle’un 28 DAYS LATER filmini bilmeyen yoktur sanırım. Benzer biçimde kabus gibi bir 21 günü geride bıraktım. Peki benim 21 günümde neler oldu biraz ondan bahsedeyim. P90X’e başlamadan 1 hafta önce tam olarak olmasa da bir çeşit diyete başlamıştım. Tabii diyet denebilirse. Çaya attığım şeker 2 değil de 1’e düşmüş, yediğim yarım ekmek döneri kendimi kandırırcasına ekmeğin içini aldırarak yemeye başlamış, zorla 2 litre kadar su içmeye başlamıştım vs vs… Yaş 33, boy 190 cm ve kilo 120’nin üstünde olunca, her ne kadar motivasyon videoları içimde Spartacüs’ün bağımsızlık ateşi gibi bir ateş yaksa da kara kara düşünüyordum. Hayatımda sporla geçen tek dönem 15 aylık askerliğimdi ve onun da üzerinden 13 sene geçmişti. Kondisyon sıfırın altında, tembellik had safhada, sağlıklı beslenme teleskopla görebileceğim kadar uzak bir gezegen tadında yuvarlanıp gidiyordum. 24 Ağustos 2014 günü tamamlamış olduğum DVD setim,...

Devamını Oku

Yeme Bizi Jared!

Geçen hafta yayınladığımız “Biri Fast Food mu Dedi? Reklamıyla, Gerçeğiyle…” yazısından sadece McDonalds ya da Burger King’e taktığımız falan düşünülmesin. Biz sadece gerçeğin peşindeyiz! :-) O yüzden bu sefer kontra bir yazıyla, ülkemizde henüz o kadar yaygın olmasa da, özellikle ABD’de “sağlıklı beslenme” furyasından oldukça nemalanan Subway’in ne kadar sağlıklı olduğuna kendimizce değineceğiz. Daha önce Subway’de yemediyseniz, aslında başta konsept olarak oldukça güzel ve sağlıklı gelebilir. Tüm malzemeler gözünüzün önündedir ve önce çeşit çeşit ekmeklerden birini seçer ve sırasıyla içinde yer almasını istediğiniz malzemeleri söyleyerek, kendi sandviçinizi oluşturursunuz. Buraya kadar her şey hoş. Subway’in sloganı “Eat Fresh” yani “Taze Ye”. Hatta Türkçe’deki daha doğru karşılığı, “Taze ve Doğal Ye”. Peki Subway’in içerikleri ne kadar “doğal”? Subway’in menüsünde, sandviçinizin içine ekleyebileceğiniz belki 50’ye yakın malzeme seçeneği var. Ama hadi diyelim ekstrem bir şekilde “doğallıktan” yanasınız ya (!), sağlıklı olsun diye yemeğinizin sadece ve sadece tavuk göğsü...

Devamını Oku

Bana Hayatın Sırrını Verebilir Misin?

Genç yaşında hayatın sırrına muvaffak olmak için can atan bir delikanlı vardı. Kime, nereye gittiyse umduğunu bulamadı. Hayatın sırrı olmalıydı ama bu sırrı ona kim verebilirdi? Bir gün dediler ki; falanca yerde bir bilge yaşar. Devasa sarayında hayatın sırrını öğretir merak edenlere. Bu uğurda mecnun olmuş genç, toplar bohçasını düşer yola. Sarayı bulmak zor olmaz, keza gerçekten çok büyük ve ihtişamlıdır. Tek sorun, yüksek bir dağın tepesinde olmasıdır. Hayatın sırrı ile arasında yüzlerce hatta belki de binlerce basamak vardır. Düşe kalka, hücrelerindeki son enerji kırıntısını da feda ederek çıkar merdivenleri. Tüm motivasyonu, o sırrı elde etmektir. Düştüğü yerde geri dönmeyi düşünmez. Yorulduğu yerde bohçasındaki fazlalıkları bırakarak devam eder tırmanmaya. Nihayet bilgenin huzuruna varıp, o merak ettiği sırrı nerede bulabileceğini sorar. Bilge, gencin eline tahta bir kaşık tutuşturur, içine de bir tane yumurta koyar. “Şimdi git sarayın birinci katından başla gezmeye. Döndüğünde soracağım sorulara vereceğin cevaplara...

Devamını Oku

Dünya Birincisi Türkiye!

Keşke yazının başlığı, kişi başına düşen milli gelir ya da yılda okunan kitap adedi vs. olsaydı ama maalesef… Dünya sıralamasında Türkiye’nin, hem de uzak ara birinci olduğu alan yine, kişi başına düşen ekmek tüketimi. Guiness Rekorlar Kitabına (www.guinessworldrecords.com) göre biz Türkler, yılda ortalama kişi başına tam 199.6 kilo ekmek tüketiyoruz. Yani ortalama vücut ağırlığımızın 3 katından fazla! Naim Süleymanoğlu’na zamanında vücut ağırlığının 3 katından fazlasını kaldırdı diye Olimpiyat madalyası vermişlerdi. Bizse çıtır çıtır yiyoruz! Bugün Anadolu’da hala çoğu yerde anneler çocuklarını “haydi ekmek yiyoruz” diye çağırırlar. Yani bizde ekmek demek yemek demek, yemek demek ekmek demek. Ekmeksiz yemek olmaz… Benim kendi inanılmaz P90X sonuçlarım, bazen hala sorgulanır. Gerçek mi, 90 günde mi oldu, nasıl oldu, sırrı ne…? Şimdi dönüp baktığımda aklıma gelen tek ayrıntı, ekmeği kesmiş olmam. Ne sabah, ne öğle, ne akşam… neredeyse sıfır ekmek. Tıpkı soğuk suyla duşun faydalarından bahsederken, gidin ilk günden buzlu...

Devamını Oku

P90X Sizi Daha Yakışıklı Yapar! – Yerli Versiyon

Bundan yaklaşık 9,5 ay kadar önce, ABD’li P90X Blog’daşım Jesse Warden’ın örneği çerçevesinde “P90X sizi daha yakışıklı da yapar!” yazısı paylaşmıştık.  Şimdi düşündük ki, bu kadar uzağa gitmeye gerek yok, bizde daha iyisi var! :-) İşte bu seferki örneğimizin kahramanı… Teoman. Çok değil, Teoman’ın 90 gün öncesi fotoğraflarına baktığımızda, neredeyse hayata küsmüş asık bir surat… 90 günün sonrasında ise, fizikteki değişimi şimdilik bir kenara bırakalım, yüzdeki değişim de görülmeye değer, takdire şayan… Sözün özü; evet P90X sizi %100 daha yakışıklı da yapacak! Nasıl mı? Gıdınızdan, yanaklarınızdan, kulak memenizden vs. gidecek olan yağlardan bahsetmiyoruz (ki onlar da var :-) Ama asıl, hayatınıza getireceği “ışık” %100 yüzünüze de yansıyacak. Tavan yapan bir özgüven, belki pek çoklarının yarım bıraktığı bir işi bitirmenin verdiği gurur, çevreden gelen iltifatlar, daha önce giyemediği kıyafetlerin içine girebilme, ağzın kulakta olma durumu… Bunların yüze de yansımaması sizce mümkün mü? Bu mu? Yoksa Bu Mu?...

Devamını Oku

5 Haftamın Sonu :)

Siteyi internete erişimim olmadığından dolayı takip edemedim. Sürekli aklım buradaydı bir hafta boyunca, neler paylaştılar, kimler sonuca ulaştı, Aykut Hoca beslenme ile ilgili nelere değindi… diye meraktan çatladım diyebilirim. Size bir haftamın kısa bir özetini geçmek istiyorum. Köyün muhtarından bağlanıyorum şu an, internet oldukça zayıf burada; zaten zayıf olan tek şey internet efendim :-) Bazlamalar, gözlemeler, tam yağlı inek sütleri, mayalı çörekler, bol tereyağlı sıkmalar, sürekli birbirlerine gidip gelip erişte kesip sonra hamurları afiyet ile yiyen teyzelerle dolu çevrem :-) Olumlu yanları da var köyün tabii ki. Yediğiniz çoğu şey organik neredeyse, bu beni çok çok mutlu ediyor. P90X’i bahçede yapmak, temiz havada, ıssız ve ağaçlık yollarda koşu, bahçeden domates ve salatalık alabilmek ayrı bir keyif (tohumlar konusunda şüpheli olsam da). Kendimi annemin kollarına atar atmaz, bir iki gün hatırını kırmamak içim pişirdiklerini yemiş bulundum. Fakat biliyordum ki buradaki kadınlarla hamur işi yemenin bir sonu...

Devamını Oku

Biri Fast Food mu Dedi? Reklamıyla, Gerçeğiyle…

Bir önceki Blog yazısında (Dışarıda yerken küçük ayrıntılar, büyük farklar) belki de biraz fazla Fast-Food’tan bahsettiğimizi farkettik ve hemen biraz hasar kontrolü yapmak istedik :-) Maalesef dünyada hemen her şeyde olduğu gibi, fast-food zincirlerinde de, reklamını gördüğünüz ürün ile o paketi açtığınızda karşılaşacağınız manzara aynı olmayabilir. İşte biz de bunları güzel bir şekilde derleyerek sizlere sunmak istedik. Not: Soldaki Blog fotoğrafındaki kızarmış tavuk kafası da, ismi lazım değil, dünyanın en ünlü fast-food zincirlerinin birinin kızarmış tavuk nuggets’larının arasında çıkmış, gerçek bir fotoğraftır. Ama sorun etmeyin :-) olur böyle kazalar… Fast Food Ürünler… Reklamı – Gerçeği?!...

Devamını Oku

Başlamak Bırakmanın Yarısıdır!

“Başlamak bitirmenin yarısıdır” derler esasında. Oldum olası hiç hazzetmedim bu sözden. Dünyanın en samimiyetsiz motivasyon cümlesidir. Kimi zaman da alay etmek için kullanır bazıları. Başlamak; çoğu kez heves etmekten, meraktan, ayak uydurmaktan ibarettir. Geçmişi şöyle bir hatırlarsanız eğer, yogaların, pilateslerin televizyon ekranlarında, sabah kuşaklarında boy gösterdiği zamanlar vardı. En az 10 kişi tanıyorum, sabah çok afedersiniz camış gibi beslenip, şekerli türk kahvesini de yuvarladıktan sonra, televizyonun karşısında çamurda debelenen su aygırı gibi enstantaneler veren… Sonrasında medeni memleketlerde çok çok uzun yıllardır var olan ama bizde yeni yeni yaygınlaşan spor parklarında, ne yaptığını bilmeden, hiç bir fikri olmadan, sağlıklarını tehlikeye atarak pedal çeviren, hoplayan zıplayan teyzeler peydah oldu. Aslında maksat spor falan değildi. “Falanca gidiyor, biz de gidelim. Patlayana kadar yiyelim, eşofmanları çekelim, spora gidelim, bedenimize zulüm edelim…” Mantık bu olmasa da yaptıkları tek şey buydu. Spor yaparken Mualla Hanımın yeni aldığı halının rengini tartışmalar, alt...

Devamını Oku

Öfkeli Olmak Ne İşe Yarar?

DİKKAT! BU YAZI SİZİ MOTİVE ETMEZ, BENİM İÇSEL DÜNYAMI İÇERİR. Duygularımın nasıl ve neden duygusuzluğa çıkarken öfkeye dönüşmesini anlattım. spor yapmama sebep olan itici gücün bu olduğundan bahsettim özetle. Sitenin büyük çoğunluğu erkeklerden oluştuğu için belki bu yazdıklarım tepkinizi çekebilir fakat genel bir algıdan bahsediyorum. Okuyacaksanız bunu unutmadan okumanızı dilerim… Ne kadar itici bir başlık öyle değil mi? Öfke olumsuz olarak kabul edilen bir duygu ve ben çok öfkeliyim. Oturduğum yerden kalkıp harekete geçmemi sağlayan şey ise arzularım değil öfkem. Bu resmen ağır bir itiraf :) Öfke sorunu yaşayan çocukları spora yönlendirmek hep bir çözüm olmuştur, enerjilerini atarlar ve zararsız-etkisiz hale getirilirler. Öyle sağı solu kırıp döken bir öfke değil, sinsi sinsi damarlarımda dolaşıp fark etmeden nefes almayı uzun süre unutturacak bir yoğunlukta. Gündelik yaşantımda kimse öfkeli ve sinirli biri olduğumu göremez, öyle sakin ve suskunum ki; sığ ve dingin gözüküyorum. Bütün bu sistem karşısında...

Devamını Oku