Kategori Arşivleri: Diğer

“Play Tuşuna Basamamak” – Bardağın Dolu Tarafı

Yazının ilk bölümünü bu linkten okuyabilirsiniz. Şimdi herkes P90X ile tanıştığı ilk günü düşünsün… Fotoğraflar, videolar, bloglar… Hemen başlamak için motivasyonla dolup taştınız. Siparişi verdiniz, Aykut Hocayı maillerle, mesajlarla, telefonla canından bezdirdiniz. Bir an önce başlamak için can atıyorsunuz. Ürünleriniz kargoya verildi, bu sefer de kargocuyu yiyip bitirdiniz, “nerede benim kargom” diye. Paket elinize ulaştı, akşam olsun diye bekleyip durdunuz ya da hemen eve koştunuz DVD’yi taktınız. Antrenman başladı. Isındınız. DVD’miz 2 nolu (Plyo) olan olsun. Veeee geldi çattı o 30 tekrarlık squat. 10 tane yaptınız ama bacaklarınızdaki yanma sizi zorlamaya başladı. Elinizden gelenin en iyisini yapmakta kararlısınız ve devam ediyorsunuz. Artık dayanılmaz olan yanma sizi 20. tekrar da bırakmaya zorladı. Kan ter içinde ve bacaklarınızda o inanılmaz yanma hissiyle baş başa kaldınız. Ama 3 saniye sürüyor biliyor musunuz? Evet dayanılmaz yanma, hareketi bıraktıktan sonraki 3 saniye içinde kayboluyor. Yani elinizi duvara vurmak ya da...

Devamını Oku

“Play Tuşuna Basamamak” – Bardağın Boş Tarafı

Aykut Hocamın deyimiyle “Bay Muhalefet” olarak ve can sıkıntısından da mütevellit, birbirimizi motivasyona boğmaya çalıştığımız şu günlerde ben üzerime düşeni yapıp, neden play tuşuna basmalıyız konusunda değil de (herkes yazdı çizdi zaten), “Neden Play Tuşuna Basamıyoruz” konulu bir blog yazmayı düşündüm ve yazıyorum. Daha iyi bir hayat, daha sağlıklı bir hayat, özgüven, mutluluk, dayanıklılık, eski sevgiliden intikam, kendimizle barışmak, kendimizi yenmek… Bunlar neden P90X yapmamız gerektiğinin ya da yaptığımızın sebepleri. Bunları daha da çoğaltabiliriz ama P90X yaparken hepimizin yaşadığı en büyük sorun ve hatta yarım kalan pek çok P90X macerasının temel sebebi motivasyon… Videolar, şarkılar, türküler, başarı hikayeleri, deneyimler ve daha pek çok motivasyon aracına rağmen, ve dahi ihtiyacımız bizi spor yapmaya hatta P90X yapmaya yönlendirirken, neden biz o “play tuşuna” basamıyoruz? Basamıyor muyuz yoksa basmıyor muyuz? Ya da basmamıza engel olan bir şeyler mi var? Engeller fiziki ise benim aklıma “play tuşunun bozuk olması”...

Devamını Oku

Hacim mi, Definasyon mu?

Eğer hedefe yönelik antrenman yapacaksak, vücudumuzu ve vücudumuzdaki adaleyi oluştura lifleri iyi tanımalı ve ona göre çalışmalar yapmalıyız. Ağırlık çalısmada amaç daha fazla adele çalıştırmak olmalıdır ve adale lifleri çalıştıkça daha fazla güç ve adale elde edilir. Eğer bir adale grubundaki lifleriniz yavaş seğiren liflerden meydana geliyorsa, bunları harekete geçirmek için o adaleyi çok tekrar, kısa dinlenme ve şiddetiyle çalıştırmalısınız, çünkü bu çeşit lifler büyümeyi çabuklaştırmak için daha çok çalısmayı gerektirir. Diğerlerine nazaran bu liflerin gelişimi sınırlıdır. Özetle, eğer bir adale grubundaki “seğiren lifler”,  hızlı seğiren liften oluşuyorsa, az tekrarla, yüksek güçle calışılmalıdır. Eğer adaleniz kolay gelişme sağlamıyorsa, demek ki sizin yavaş seğiren lifleriniz çoğunlukta demektir. Yavaş gelişen lifleri çalıştırmak için gerekli olan antrenman şekli; örneğin fazla tekrar 12-15 set, şiddetli antrenman şeklinde daha fazla set ve setler arası dinlenme 30 saniye – 1 dakika arası olmalıdır. Hızlı değiren adale lifleri için ise az tekrar, örneğin 6-8, maksimum...

Devamını Oku

I Want To Play A Game

Merhaba Şişko !!! Nerede olduğunu merak ediyor musun? Muhtemelen ediyorsun. Sana nerede olduğunu söyleyeyim. Uçurumun kenarındasın, muhtemelen düşmek üzere olduğun bir uçurumun kenarında… Aynaya baktığında ne görüyorsun? Ben sana baktığımda yağ tulumu görüyorum. Daha çok işe yaramaz, kıçını kaldırmaktan aciz, zavallı bir yağ tulumu… Bu güne kadar nasıl yaşadın şişko? Hep başkalarının baklavalarını gördün. Plajda utancından atletle otururken önünden gelip geçen fit ve kaslı erkekleri kıskanıp durdun. Harekete geçmek yerine kolay olanı seçtin. Kıskandın, streoidli dedin, boğazındaki o yanmayı hissetmek için, yaz sıcağında mükemmel serinlik için seni şeker komasına sokabilecek buz gibi kolayı kafana dikerken, hamburgerinin içine daha fazla ne tıkıştırabilirsin onu düşündün… Hep aç gözlü oldun, pizzanın en büyüğünü, patates kızartmasının dublesini sipariş verirken, işin sonu nereye varacak hiç düşünmedin… Tembel şişko… Su içsen yarıyor diye kendini kandırdın. Savaşmayı seçmek yerine, soslu iskenderi tercih ettin. Bir şeyin üstesinden gelebilmek için onun ne kadar büyük...

Devamını Oku

Nerede O Eski…

Boşluğu bir çok ifade ile tamamlayabilirsiniz; nerede o eski aşklar, nerede o eski ramazanlar gibi… Ne değişiyor hayatlarımızda? Her şey çok hızlanıyor modern dünyada ve sabır azalıyor. Git bir beden için de, P90X’i bitirebilmek için de hepimizin bol bol sabra ihtiyacı var herhalde. Ben bugün en sevdiğim Yoga-X’i yapmadım çünkü sabrım yok… Bütün gün boyu ballı tereyağlı kurabiyeli pastalı, kahvaltı-öğlen üç adet dondurma, bir büyük kahve, şekerli çubuk kraker, baharatlı tatlı bisküvi, cips, yemekhanede bin üstü kalori barındıran bir yemek, 5 adet kek, bir adet çikolata topları, meyve suyu 2 adet… liste daha bitmedi ama hepsini yazmaya utanıyorum. Yedim, yedim ve yedim… Geçen hafta doğum günü vesilemle mecburiyetten yediğim pastalardan sonra ağzım hiç boş kalmadı… Pişmanım ve midemin bu kadar büyük oluşuna şaşkınım. Tabii bu durumun hemen önlemini psikolog ve diyetisyen ile görüşerek (bu kadar çok yememe neyin sebep olduğu konusunun aydınlanması için) almaya çalışacağım. Blog...

Devamını Oku

Çok Tartışılan Anketimizin “Bayan” Versiyonu!

Kaçırmış olan var ise, “Google’da Mükemmel Vücut Denince İlk Çıkan!” yazımız ve anketimiz çok tartışıldı… 2 yıl gibi bir süre için de olsa “P90X gibi bir program ile mümkün değil” diyen de vardı, “daha iyilerini de gördüm, böyle bir soru sorduğunuza göre acaba gerçekte mümkün değil mi?” diyeni de… Bu yazının yazıldığı an itibariyle anket sonucunda “90 günde neler oluyor; 2 yılda mümkün. Yeter ki isteyin!” seçeneği, %67.5 oy ile açık ara önde gidiyor… Şimdi ise, kontra bir anket ile karşınızdayız. Bu seferki kahramanızım Erin Beckham. İlk olarak hakkınında kısa bir kaç bilgi; önce birinci çocuk, ardından 4 yıl içerisinde 4 düşük, ve en sonunda gelen ikinci çocuk… Şimdi anket sorumuz; 2 çocuk annesi birinin P90X turuyla 6-pack’lere kavuşması mümkün müdür? Bizce yine cevabı belli (ve kanıtlı) bir soru ama biz yine de sormak ve görüşlerinizi almak istedik :-)...

Devamını Oku

Siz de Bana Destek Olun Lütfen…

Ne yazsam, nasıl yazsam?… Yazacaklarımı nasıl toparlayıp anlatabilsem bilemiyorum. Bu yazı biraz uzun olabilir, çünkü size kendimden dert yanacağım. Önce biraz kendimi tanıtayım… Ben 18 yaşında, son iki yılda 26 kilo vermiş birisiyim. İlk 15 kiloyu vermem üç ay sürdü. Özel bir çaba göstermeden 93 kilodan 78 kiloya düştüm. Sonra 1 ay yürüyüş yaparak 5 kilo daha verdim ve 73 kiloya düştüm. Bu süreçlerde abur cubur tüketmedim ve günde genellikle iki öğün yemek yiyordum. Bu kiloları verirken bir ay içinde neredeyse 5 kiloyu alıp, tekrar verdiğim de oldu. Vücudum baya esnekleşti :-) Bir yıl bu kiloda kaldıktan sonra (tabii ki hep sabit değildi) Mart ayından bu yana 7 kilo verdim. Bunun çoğu son Ağustos, Eylül ve Ekim ayında, içinde bulunduğumuz 2014 yılında oldu. Şu anda 173 boyunda 67 kiloyum. 07.09.2014 tarihinde, Temmuz ayında bir hafta yapıp bıraktığım P90X programıma yeniden başladım. Bazen üç gün yapamadığım,...

Devamını Oku

Güne Başlarken Önemli…

Çoğumuzun işe gitmeden önce erkenden uyanıp sağlıklı bir kahvaltı yapma şansı maalesef ki olmuyor. İşe gittiğimizde yemiş olduğumuz bir simit ve beyaz peynir de aslında çok kötü bir kahvaltı sayılmaz. Ama yine de sabah uyanır uyanmaz vücudumuzun ihtiyacı, bundan daha fazlası; özellikle de bir P90X’çiyseniz… Ben her sabah uyandığımda duşa giderken su ısıtıcısının düğmesine basıp, bir yeşil çay yapıyorum ve yeşil çay içerek hazırlanıyorum. İkinci bir detaysa, genellikle yabancı filmlerde sürekli olarak gördüğümüz, kişilerin büyük karton bardaklarda kahve ile güne başlamaları. Yürürken, otobüs durağına giderken, arabadayken, dev bardaklarla kahve içerek yapılan kahvaltı alışkanlığı artık ülkemizde de moda oldu. Bu modayı ben kendimce değiştirdim, üstelik hepiniz bunu yaparak iş yerindeki simit peynir kombinasyonundan da kurtulabilirsiniz. İşe giderken dev karton bardakta kahve içimine harika bir alternatif… Malzemeler: Blender (Sürahi Blenderları ve buz kırıcılı olanları tavsiye ederim) Yağsız Süt Muz , Kivi, Çilek Yulaf Ezmesi, Bebe Büskivisi, Kenevir...

Devamını Oku

En Çok İhtiyacınız Olan Şey: Motivasyon (Aslında Bana Lazım)

Hepinizi Lazar’a dönüştürmeyecektir muhtemelen ama kıvılcımı çakabilir. Aaaa… Hakikaten de öyle… der misiniz? Bakın bakalım belki de dersiniz. Kıvılcımınız bol olsun. Yetişkin bir fil hortumuyla 1 tonluk bir ağırlığı kolayca kaldırabilir. Peki sirklerde küçücük bir kazığa bağlanmış filler nasıl olur da o kazıktan kurtulamaz? Filler henüz küçük ve güçsüzken zincirlerle kazığa bağlanırlar. Kurtulmaya çalışan küçük fil, zinciri kıramadığını görünce denemekten vazgeçer. Ne yaparsa yapsın kazığı çıkartamayacağını, zinciri kıramayacağını öğrenir. Fil ne kadar büyürse büyüsün, ne kadar güçlü olursa olsun baş ucunda çakılı duran kazığı gördükçe hareket edemeyeceğine inanmaya devam eder ve zinciri kırmaya uğraşmaz. Çaresizliği öğrenmiştir… Bir kaç pireyi bir kavanoza atıp kapağını kapatırsanız, pireler zıplayabildikleri kadar yükseğe zıplayıp kavanozdan çıkmaya çalışır. Ancak her defasında kafalarını kapağa çarpıp sersemlerler ve bir müddet sonra yükseğe zıplamaktan vazgeçerler. Kapağı açtığınızda pireler hala zıplamaktadır ancak, kavanozdan çıkabilecek kadar yükseğe değil. Sadece rahat ve canlarını yakmayan yüksekliğe kadar zıplarlar....

Devamını Oku

% 100 Doğal-Katkısız (mı) Acaba?

Bir şeyin doğal olması demek, doğal olması demektir. Yani doğada bulunduğu şekliyle kalmış olması demektir. Ağacın dalındaki bir elma doğal elmadır. Yoksa değil midir? Ağaç doğal gibi dursa da, daha fazla ürün, daha parlak elmalar alabilmek amacıyla ağacın da genetiğiyle oynanıyor artık ama bizim bahçelerimizde bulunan elma ağaçları sanırım hala doğaldır. Tabi onların da tohumları ne kadar doğal onu bilmiyoruz :-) Benim asıl dikkat çekmek istediğim konu raflarda %100 doğal-katkısız etiketiyle satılan meyve suları. Meyve suyunun sağlıklı beslenmede pek yeri olmadığını söylememiz sanırım yanlış olmaz. Bir bardak meyve suyu için bir kaç tane meyvenin suyunu kullanıyor olmamız şeker konusunda meyve suyunu, ev yapımı dahi olsa biraz sıkıntılı bir ürün haline getiriyor. Peki marketlerde doğal diye satılan meyve suları “az tüketince” masum sınıfına girebiliyor mu? Sanırım giremiyor. Geçen gün zincir mağazaların birinin rafında yine ünlü bir meyve suyu markasının şeftali suyunu gördüm. Üzerine kocaman “%100 Doğal”...

Devamını Oku

10. Haftayı da Görecek Miydim?

Herkese Merhabalar, Bugün sitede dolanıp eski yazdığım Blog yazılarına göz gezdirdim. Sıcaktı ve zaten bir iki ay önce tamamladığım birinci ayın ilk haftasını tekrar ediyordum. “Yoga Günü – 11. Günüm…”  11 şimdi çok ufak bir rakam, o zaman çok büyüyordu gözümde; doksan gün şimdi kocaman bir rakam ama bittiğinde gülümseyeceğim ve zaman nasıl geçmiş anlamayacağım. Şimdi kalkıp 2. DVD’yi takmaya üşeniyorum ve biliyorum ki zaman algısı olan bir varlık olarak şu an geçmeyen dakikalar su gibi geçmiş diyeceğim. Az önce 45 dakikalık bir koşuya çıktım, 505 kalori yakıp döndüm, nabız saatinin yalancısıyım ben. İki gündür beslenme konusunda kendi kendime çeki düzen vermekte süreklilik sağlama kararı verdim. Aykut Hocamın uzun uzun emek vererek yazdığı, kesin olarak kaç kalori alacağımı gösteren açıklayıcı yazısı (Günlük Kalori Alımı Hesaplaması) sayesinde kalori alım miktarımı hesapladım ve artık çok içli dışlı olduğum Fatsecret programı yardımıyla iki gündür 1,250 civarı kalori alıyorum. Mesela bir önceki...

Devamını Oku

Yalancı Tartı!

Bugün yine bir Pazartesi… Ve yine yeni pekçok kişinin egzersize/diyete başlama tarihi… Eğer siz de bu kişilerden biriyseniz, genellikle ilk yapılan şey, önce bir tartılmaktır. Yanlış anlaşılmasın, özellikle kadınlar tartılmaya bayyyılır!!! 500 gramlık bir azalma görülürse havalara uçulur. Peki bu tartı neyi bilir? Sadece ve sadece o saniye içerisinde, dünya üzerinde sahip olduğunuz ağırlığı. Peki neyi bilmez? İşte asıl soru(n) burada… Standart tartılar, hatta standart olmayıp her bir şeyi bilebileceğini iddia eden tartılar da, neleri bilmez? Ne kadar kas kazandığınızı, vücudunuzun ne kadar su tuttuğunu, bir gece önce sodyumu (tuzu) fazla kaçırıp kaçırmadığınızı, karbonhidrat rezervlerinizi, sindirim durumunuzu, ayın hangi özel gününde olduğunuzu, herhangi bir hava değişiminde olup olmadığınızı… liste uzar gider… Yani sevgili tartınız, sadece ve sadece tek bir şeyi bilir, pek çok şeyi bilmez. Peki “yalancı tartı”nın en büyük oyunu (tehlikesi) nerede? Canınızı dişinize takmışsınız, egzersizinizi yapmışsınız, terinizi akıtmışsınız, heyecanla o tartınıza çıkıyorsunuz; o da...

Devamını Oku

Günlük Kalori Alımı Hesaplaması (Dikkat Hesap Makinesi Gerektirir)

Dürüstçesi, bu yazıyı yazmayı neredeyse 2 yıla yakın bir süredir erteliyordum. Neden? Akılların karışmaması adına. Ama daha biraz önce yayınlanan “Kafası Karışık Musess…” yazısından sonra anladım ki, asıl kafalar böyle karışık… O zaman şimdi herkes kağıdı kalemi hazırlasın, biraz matematik zamanı! :-) Öncesinde, günlük kalori alımı hesaplamalarında birbirinden farklı yöntemler olduğunu hatırlatalım. Ama bizim şimdi burada açıklayacağımız, başta biraz karışık gözükmekle birlikte, dünyada en doğru hesaplama kabul edilen “Harris-Benedict” formulüdür.  Şimdi kağıt-kalem ve hesap makinelerinizi hazırlayın ve hesabımıza başlayalım… Önce gözünüzü korkutmak için formulü verelim! Erkekler İçin: BMR = 66 + (13,7 x Kg’niz) + (5 x Cm’niz) – (6,8 x Yaş’ınız) Kadınları İçin: BMR = 665 + (9,6 x Kg’niz) + (1,8 x Cm’niz) – (4,7 x Yaş’ınız) RMR = BMR x 1,1 AB = RMR x %10 EB = 600 Günlük Kalori Değeri = RMR + AB + EB Tamam gözünüz hemen korkmasın, çünkü hepsini teker...

Devamını Oku

P90X Gider Hatırası Kalır…

Düşündüğünüz gibi değil. P90x bitmedi… Hayır, yarım da bırakmadım… En son antrenmanımı bayram günü yaptım. Bugün sporsuz geçen 5. günüm. 5 gün iğneler, ilaçlar ve de kocakarı ilaçlarıyla geçti. Solunum yolları enfeksiyonunu dibine kadar yaşıyorum. Benim adetimdir, bir şey yaparsam ya en iyisi olacak ya da olmayacak. Hastalıkta da böyle. Öyle sağlam enfeksiyon kapmışım ki, göz kapaklarım bile kendiliğinden kapanıyor, aralamak için yardıma ihtiyacım var adeta. 5 gün geçti ve sanıyorum bir süre daha spor falan yapamayacağım. Nefes almakta zorlanıyorum, gece uykum bölük pörçük. Dolan genzim yüzünden deli gibi öksürerek yataktan düşüyorum. Her yerim sızlıyor, ağrıyor… Toparlamam uzun sürecek gibi… Yolu yarılıyoruz derken (40. gün makina stop etti) bu ayrılık hiç iyi olmadı. Hastalığı attıktan sonra, tekrar nasıl motive olabilirim bilmiyorum. Devam eder miyim onu da bilmiyorum. Her türlü öneriye açığım. Moralim bozuk, içimi dökeyim biraz dedim.  Tony’in “topuklarınız yere değerse evinize gelirim” lafı aklıma...

Devamını Oku

Gerçekler ve Reklamlar!

Sizleri sıkmadan bu günümün nasıl geçtiğini ve aslında kendime nasıl bir iyilik yaptığımı anladığımı anlatacağım… Şu anda üşüttüğüm için hastayım. Sabah ilk defa aç karnına Yoga X’imi yaptım. Hasta ve aç olduğum için 3-4 kere başım döndü. Bir daha hastayken aç karnına spor yapmayı düşünmüyorum. Bir akrabam ile birlikte kuaföre gittik. O saçını kestirirken ben de oturup onu bekledim. Kuaförde televizyon açıktı ve sürekli reklamlar veriliyordu. Ekranda çıkan incecik kadın ağzına attığı bir parça çikolatadan büyük bir haz alıyordu (fakat gerçek hayatta o çikolatayı, ağzına bile sürmediğinin de farkındayım). Aniden canım abur cubur çekmeye başladı. Ben düşünmemeye çalıştıkça benzeri reklamlar devam etti. Orada çalışan beyefendiden, bir haber kanalı açmasını ya da televizyonu kapatmasını rica ederek hem kendimi bu durumdan kurtardım ve canımın abur cubur çekmesinden kurtuldum, hem de haberler sayesinde oradaki insanlar saçma sapan şarkıları ve reklamları izlemek yerine dünyadan, ülkemizde yaşananlardan haberdar oldu. Günlük...

Devamını Oku