Kategori Arşivleri: Beslenme

Terayağı Karınca Deneyi!

Biliyorsunuz, Canan Karatay Hoca bas bas bağırıyor; “Tereyağından kaçmayın, hakiki tereyağı yeyin!” diye… Bir de karıncalara sorun… Neden karıncalar? Karıncalar, “basit” yaratıklardır. Dünyada varlığını sürdüren en uzun türlerden… Akılcı olmakla, fantaziye kaçmamakla, sadece işlerini yapmakla karikatürize edilirler… Gelelim deneyimize… Aslında fotoğraflar yeterince açık, yorum sizin… Bir tabağa birer parça margarin, light margarin/tereyağı ve de hakiki (gerçek!) tereyağı konur. Ve karıncaların mekan tuttuğu bir lokasyona usulca bırakılır. Ve istisnasız bir şekilde, karınca kardeşlerin sadece hakiki yağdan nasiplendikleri görülür… Hatta fotoğrafta, margarinin hemen yanında tahtalı köyü boylamış birkaç karınca da görülmekte. Hemen kalp krizinden mi gitmişler bilinmez ama deneyi daha da bir dramatik kılmış doğrusu! Bu deneyi dilerseniz kendi evinizde de deneyebilirsiniz. Tabii apartmanda yaşıyorsanız, karınca bulmak biraz sorun olacaktır. Çünkü aranızda (benim gibi) 80 kuşağı olanlarınız var ise hatırlayacaklardır ki, evlerimizde her ne yaparsak yapalım illa biraz “böcek” olurdu o dönemde. Annelerimiz alınmasın, bunun temiz-hijyenik olmakla vs...

Devamını Oku

Intermittent Fasting’ci Youtuber’lar…

Biraz okuması zor, dilin dolandığı bir yazı başlığı oldu ama, işin doğrusu dün yayınladığımız paylaşımdan (Maksimum Yağ Yakımı İçin: Intermittent Fasting) sonra o kadar fazla mesaj aldık ki, bu konuya farklı bir açıdan daha değinmek istedik. Türkçemizde çok güzel bir söz vardır; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”. Hatta yabancı versiyonu sayılabilecek “It’s not what you say, it’s what you do that counts” sözünün neredeyse birebir aynı kapıya çıkması da şaşırtıcıdır. Meali; bir kişi hakkında yargıda bulunmak için, söylediği sözlerden çok yaptığı işlere bakmak gerekir. Ya da, ne söylediğiniz değil, ne yaptığınızdır asıl önemli olan. Şimdi dün Intermittent Fasting‘i, yani vücudu belirli bir zaman penceresi içerisinde besleyip, geri kalan zaman diliminde aç bırakma (susuz değil!) yönteminden bahsettik… Bahsettik de, işte diyoruz ki şimdi bu sadece “sözde” kalmasın, ve bizim gibi Intermittent Fasting’i ağızlarından düşürmeyen tanınmış Youtube’cuların bir de “icraatlarına”, yani bu durumda ortaya çıkardıkları fiziklere bir bakalım....

Devamını Oku

İyi Görünen Kötüler – 7: Kahveli İçecekler

“İyi Görünen Kötüler” serimize, soğuk kahveli içeceklerle devam ediyoruz… Aslında, tüm marketlerde, benzin istasyonlarında vs. bolca bulunan bu buzlu kahveli içecekler, çok da “iyi görünen” kötülerden sayılmaz, bariz “kötü görünen kötülerden” de diyebiliriz ama kendilerini pre-workout (spor-öncesi) olarak kullanan geniş bir kitle olduğundan, bu ürünlere biraz daha yakından bakmak istedik. Dediğimiz gibi, genellikle 250 ml’lik albenili minik kutularındaki bu soğuk kahve içeceklerini, tüm market ve benzin istasyonlarında bulmak mümkün. Önce sizi caydırması yönünden, fiyatı ile başlayalım… Bu minik kutuların fiyatı, satıldığı markete göre değişiklik göstermekle birlikte, genellikle 3,75 TL civarında. Yüksek fiyatı sizi caydırmaya hemen yetmediyse (tuzunuz kuruysa) biraz da içeriklerine bakalım. Ürünün Original, Cafe Choco, Cafe Vanilla ve Black Roast gibi farklı seçenekleri bulunmakta ve tahmin edebileceğiniz üzere, besin değerleri (değersizlikleri) de bu çeşitlere göre farklılık göstermekte. Örneğin, kulağa ve damağa en hoş gelen, 250 ml’lik Cafe Vanilla’sında: 130 Kalori – 3 gram Yağ...

Devamını Oku

Buyrun Biraz Da Burdan Çiğneyin!

Sakız, ya da bazılarının değimiyle çiklet (artık pek kullanılmaz oldu ama bu isim de tıpkı, kağıt mendile “selpak”, ya da traş bıçağına “jilet” denmesi gibi, zamanında Amerika’da çok yaygın olan sakız markası Chiclets’den gelmektedir.) Çoğumuz, belki de ağız sağlığına, tok tutmaya ya da sigarayı azaltmayı yardımcı olduğunu düşünerek, pek de düşünmeden atarız ağzımıza her gün. Sadece 2-3 gramlık masum görüntüsü yüzünden de içeriğini okumak genellikle akla gelmez (gelse bile, okumak için büyütece ihtiyacınız olacaktır!) Ama 2-3 gramlık masum görünümlü (genellikle beyaz olduklarından) sakızların içinde neler olduğuna, gelin biraz daha yakından bakalım. Maltitol:Tatlandırıcı. Şeker alkolü. Sigaranın içinde de bulunur. Kan şekerini yükseltir. Baş dönmesi, baş ağrısı, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına neden olabilir. Sorbitol: Tatlandırıcı. Şeker alkolü. Kan şekerini yükseltir. Mide ve bağırsak rahatsızlıklarına ve diareye (ishal) neden olabilir. Ksilitol: Tatlandırıcı. Şeker alkolü. Kan şekerini yükseltir. Diareye neden olabilir. Mannitol:Tatlandırıcı. Şeker alkolü. Öldürücü kalp krizlerine neden olabilir....

Devamını Oku

Piyasadaki Tüm “Diyetler” İşe Yaramamaya Programlı!

Hiç düşündünüz mü, neden piyasada yerli-yabancı yüzlerce, belki binlerce diyet kitabı ve genel olarak birbirinden farklı sayısız “diyet” var? Bunların hepsi mi sonunda işe yaramamak üzerine kurgulanmış ki, bir tanesi gerçekten işe yarasa ve insanları ideal kilosuna kavuşturup orada da tutsa, arkasından yeni tek bir diyet daha çıkmaz? O zaman cevabını biz verelim; evet, piyasadaki diyetlerin çok büyük bir bölümü, başta işe yarar gibi gözüküp, sonunda sizi başladığınız noktaya, çoğu zaman da daha kötüsüne getirip bırakmak üzere dizayn edilmiş durumda. Ki siz de umudu bir sonrakinde, sonra bir sonrakinde, sonra bir sonrakinde… arayıp durun (ve umudun yanında, beraberinde bolca da para harcayın) diye. Bu kısır döngüden kurtulmanın İLK yolu, “diyet” (Türkçe’de kullanıldığı anlamda) sözcüğünü gördüğünüz yerden arkanıza bakmadan kaçmanızdan geçiyor. 3 günlük, 3 haftalık, 3 aylık… “diyet”ler değil, 1 ömürlük yaşam biçimi değişikliğine geçmekten. Peki, klasik “diyet”lerin temelde nerede ortak yanlış yaptığını söyleyelim. Piyasadaki “diyet”lerin neredeyse...

Devamını Oku

Kurşun Geçirmez Kahve! (Hindistan Cevizi Yağı ile)

Daha önce “Kurşun Geçirmez Kahve” sözünü duydunuz mu? Duyanlar ve deneyenler, muhtemelen her sabah günlerine başka bir şey ile başlamıyor, ilk kez duyacaklar ise belki doğal enerji içeceklerini, ev yapımı L-Carnitin’lerini keşfetmek üzere… Şimdi sabah kahvenize “yağ” atma fikri size başta yabancı ve garip gelebilir! O yüzden konuyu en başından alalım… Vücudumuz, yaşamı için gerekli enerjiyi 2 temel kaynaktan alıyor: Glikoz ya da Yağ (Protein de aslında diğer bir enerji kaynağı ama, bu ikisini geçip sıranın proteine gelmesi o kadar kolay olmadığından, sadece parantez içerisinde belirtmiş olalım). Son dönemde şişmanlığın, obezitenin ve beraberine tüm metabolik hastalıkların tavan yapmasında “şeker”in rolü artık yadsınmaz bir gerçekken, karbonhidrat yönünden düşük ve (sağlıklı) yağlar yönünden zengin “Ketojenik” beslenmeye dönüşün popüleritesi de bundan. Evet, her ne kadar kulağa garip gelse de aslında “yağ tükettikçe yağ yakılacağı” bir gerçek. Ama burada kızartma yağından bahsetmiyoruz dostlar! Peki nedir bu Hindistan cevizi yağını bu...

Devamını Oku

Sağlıklı Beslenme(me) İçin Neden?

Bu yazı başlığını 2 şekilde de okuyabilirsiniz. Sağlıklı beslenme için neden ya da sağlıklı beslenmeme için neden… Biz ikincisinden başlayalım. Günümüz yaşantısında yaygın bir düşünce kol gezmeye başladı. O da, günümüzde sağlıklı yemek yemenin pahalı olduğu! Aslında durum bundan 20-30 yıl kadar önce tam tersiydi. Benim çocukluğumda, her zaman abur-cubur daha pahalıydı, sağlıklı beslenme “gariban işi”ydi! Çok iyi hatırlarım, Türkiye’de ilk McDonald’s 1986 yılında açıldığında, merak edip ailecek gitmiştik. Hatta bir anım vardır, patates kızartması ile “çatal”, yani plastik çatal gelmemesine şaşırmış, kasadaki çocuğa sormuş, o da McDonalds’larda çatal kullanılmadığını söyleyince, ben 6 yaşındaki afacan bilmiş halimle, “Turgut Özal gelse (o dönemin Başbakanı olsa gerek), ona da mı yok?!” demişim :-) Dedik ya ilk McDonald’s deneyimi diye; merak etmeyin artık çatal sormuyorum (merak etmeyin artık McDonalds’a da gitmiyorum!) Zaman geldi geçti… ABD’de yaşadığım dönemde, McDonalds’ın “Dollar Menu” yani ne alırsan herşeyin 1 dolar olduğu geniş menüsünde,...

Devamını Oku

Negatif Kalori Gerçeği (Efsanesi)!

Öncelikle daha önce duymamış olanlar için “Negatif Kalorili Yiyecek” kavramı nedir, onu açıklayalım. “Negatif Kalorili Yiyecekler” teorisine göre, bazı besinlerin vücutta sindirilirken harcadığı (enzim salgılama, midenin kasılması, barsaklardan emilim gibi vücut fonksiyonlarıyla) kalori miktarının, o besinin kendi kalori miktarından daha yüksek olma durumudur. Yani örneğin, 60 kalorilik bir acı biberi yedikten sonra vücut bu acı biberi sindirmek için şayet 65 kalori harcıyorsa, burada bir negatif kalori durumu söz konusu olurdu. Kulağa oldukça hoş geliyor değil mi?! Ama maalesef bu teorinin bilimsel bir dayanağı yok. Aksine, hemen her yiyeceğin enerji miktarının aşağı yukarı sadece %10’luk bir kısmının sindirim için harcandığı biliniyor. Dolayısıyla, bazı moda diyetlerde söylendiği gibi, şimdi aşağıda sayacağımız örnek besinlerin, istenildiği kadar sınırsız tüketilebileceği doğru değil. Ama yine de “negatif kalorili” olmasa da bu yiyeceklerin “düşük kalorili” oldukları bir gerçek ve günlük beslenmenizde uygun ölçülerde yer vermenizde hiçbir sakınca yok. Öte yandan “teknik olarak”...

Devamını Oku

Kendinize Yapabilecekleriniz… Farklı bir açı!

Bu sitede daha önce pek çok “Önce & Sonra” fotoğrafları yayınladık. Format gereği, genellikle “Önce” fotoğrafı solda, “Sonra” fotoğrafı ise onun sağında olur. Ama yanda gördüğünüz fotoğrafta bir terslik yok. Açıklayalım. Bir Fitness Antrenörü, 6 ayda sıfır fiziksel aktivite ve elinden geldiğince zararlı yiyecekler tüketerek vücudunu (ve sağlığını) ne hale getirebileceğini göstermek istedi. Bu adam deli mi diyebilirsiniz! En azından ben de ilk gördüğümde ve Amazon.com’dan şu anda okumakta olduğum Fit2Fat2Fit kitabını ($25,99 ama her kuruşuna değer) almadan önce aynı şeyi söylemiştim. Ama şimdi bunun oldukça cesur, doğru ya da yanlış beslenmenin ve sportif aktivitenin vücudumuz üzerindeki etkisini çok açık bir şekilde gözler önüne seren, adeta bilimsel deney niteliğinde bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Bu arada, “tamam iyi ama, bu uğurda güzelim vücudunu mahvetmiş, bir daha toparlayamaz” diyecek olanlara da bir sürprizimiz var; onu da yarınki yazıya, serinin devamına saklayalım. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan bu...

Devamını Oku

Bu Pazartesi Başlayacaklara Beslenme Önerileri…

Bugün hem Nisan ayının başı, hem de Pazartesi! Sitedeki sayaç gösteriyor ki, “Bugün programa başlayacaklar, tam olarak 1 Temmuz’da hayatlarının en iyi fiziğine kavuşacak!” Yani forma girmek için ne kadar da ideal bir zamanlama… Hal böyle olunca, bugün(lerde) programa yeni (ya da yeniden) başlayacaklar da rekor seviyede! Bu sebeple P90X-Türkiye olarak biz de, programda işinize yarayacak beslenme ipuçlarıyla gelmek istedik. Programı uygularken, tükettiğiniz kalorilere dikkat etmek elbette ki önemlidir. Ama gıdım gıdım kalori hesabı yapmaya dayalı beslenme şekilleri veya şok diyetler, tam tersi aklınızı sürekli yemekle meşgul eder. Üstelik ince kalori hesapları yapıp da uyamamak, gereksiz yere suçluluk hissetmenize de neden olabilir. Onun yerine, genel olarak sağlıklı gıdalar tüketmek daha kolay olmaz mı? Ürünleri satın alırken üzerinde bulunan gıda etiketlerini okumayı alışkanlık edinin. Bu sayede, yiyeceklerin kalori ve besin değerleriyle ilgili genel algınız gelişirken, sağlığa zararlı ve kilo almaya neden olan bazı maddelerden de uzak durabilirsiniz...

Devamını Oku

Alkol ve Etkisi…

Hemen baştan hatırlatmakta fayda var, bu yazıda alkol tüketiminin dindeki yerine değinmeyeceğiz ve bizim asıl konu alanımız olan “alkol ve vücut”, özellikle de vücuttaki yağlanma üzerindeki etkisi üzerinde duracağız. Bu girizgah da yanlış anlaşılmasın, bana Aykut Hoca deniyorsa, bu “nefesi kuvvetli bir hoca” olduğumdan değil, fitness konusundaki hocalığımdan gelir :-) Alkolün dindeki yeri konusunda kendimi kesinlikle otorite görmemekteyim, ama yazının altındaki “yorumlar” kısmı tabii ki o konuda da her türlü paylaşıma açık olacaktır. Eskiden bayramlarda evlerde likör ikram edildiğini hatırlarım, o adet hala kaldı mı bilmiyorum… Bu yazıyı okuyan siz, ister hergün alkol alan, ister hafta arası ağzına sürmeyen ama haftasonunu iple çeken, ister de uzun süre aklına bile gelmeyen ama kırk yılda bir de dibine vuran biri olun; alkolün vücudunuza fitness bakış açısıyla etkileri yönünden ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Peki alkol bizi neden, özellikle de göbek çevresinde yağlandırıyor? Halbuki içeriğine baktığınızda hiç de yağ içermemesine...

Devamını Oku

Markette “Barkod”suz ve “Kenar”dan Alışveriş!

Bize en sık gelen sorulardan biri de, “market alışverişimi nasıl yapmalıyım?” sorusudur. P90X-Türkiye sitesi, “gidin marketten şu kadar gram karides, şu kadar papaya, aman şu kadar safran… vs alın” diyecek bir site değil! Daha açık bir deyişle, size balık veren değil, balık tutmayı öğreten site! Yani, şimdi size “şunu şunu alın” demek yerine, çok daha kolay anlaşılabilecek şekilde, genel olarak market alışverişinizi nasıl yapabileceğinizi anlatacağız. Market alışverişlerinizde sağlıklı seçimler yapıp yapmadığınızın bir göstergesi de, sepetinizde kendinden barkodu olmayan ürünlerinizin çokluğu ile anlaşılır. Genellikle tüm sebze ve meyveler, bazı tahıllar, kuruyemişler ve endüstriyel işlemden geçmemiş et, tavuk ve balıklar bu kategoriye girerler. Öte yandan, endüstriyel işlemden geçmiş, muhtemelen içinde bin çeşit katkı maddesi barındıran her ürün ise istisnasız barkodludur. O zaman bir dahaki market alışverişinizde, birazcık kasiyerleri ve reyon sorumlularını “yormayı” hedefleyin. Eğer meyve-sebzelerin kasada tartıldığı (bazı Migros ve Carrefour’larda olduğu gibi) marketlerden birindeyseniz, kasiyer aldığınız...

Devamını Oku

Keçi Sütü – İnek Sütüne Karşı

Bizlere hep küçüklüğümüzden beri empoze edilen “süt iç, süt iç” telkinleri, son yıllarda yerini bazı soru işaretlerine bırakmış durumda! Tabii burada son dönemde sorgulanan sütün “inek sütü” olduğunun altını çizelim. Yoksa bildiğiniz gibi “anne sütü” yeni dünyaya gelen bir bebek için en kilit  yapı taşıdır, bunda soru işareti yok. Zaten tartışma tam olarak da burada başlıyor. Dünyada insan dışında hiçbir canlının sütten kesildikten sonra süt alımına devam etmemesinden!  Hayvanlarda yavru, insanlarda da bebek sütten kesildikten sonra, sütün doğal yoldan sindirimini sağlayan enzimler yok olur. Bu şekilde insanda “Laktaz” enziminin azalması da, (yetişkin) insanların aslında daha fazla süte ihtiyacının olmadığının bir kanıtı olarak gösteriliyor. İşte genel olarak sütün yararının mı yoksa zararının mı birbirine üstün olduğu tartışıladursun, günümüzde inek sütünün tartışılmayan en yaygın yan etkisi genellikle “sindirim” üzerinedir. İnek sütü, insanın sindirimi açısından dünyanın en ideal besini sayılmaz. Çoğu insanda “gaz problemi” yarattığı doğrudur ve bunu en iyi...

Devamını Oku

Ürün İnceleme – Apitera ZEN

Türkiye’nin 1 numaralı Ev Fitness sitesinde, yeni bir “ürün inceleme” yazısı ile karşınızdayız! Öncesinde, her zamanki gibi hatırlatmakta fayda var ki, hiçbir ürün inceleme yazımız “reklam” değildir, sizler için dener yorumlarız, gerekirse vezir ederiz, gerekirse rezil! O zaman daha fazla sözü uzatmadan incelememize geçelim. Televizyonda reklamlarını görmüş olabilirsiniz. “Bal tutan parmağını yalar!” atasözünden esinlenerek oluşturulduğunu düşündüğümüz tanınmış bir bal markasının ürünü Apitera ZEN. Biz P90X’çiler Yoga yapan insanlar olduğumuzdan, zaten “ZEN” kelimesi yeterince ilgimizi çeker :) Ürünün reklamında bir hanımefendi, bağışıklık sistemini güçlendirmek adına önündeki havana bal, Propolis, zencefil, tarçın, karanfil, karabiber, limon ekler ve havanda döverek karışımı hazırlar. Ve der ki; “Ya da bunla uğraşmayın, biz sizin için karıştırdık, hazırladık!” İşte Apitera ZEN ürünün özü bu; bu yukarıda saydığımız 7 bileşenin karışımından oluşan balımsı, macunumusu bir şey. Macun demişken, zamanında hiç meşhur Manisa Mesir Macunu’nun tadına baktıysanız (herhangi bir sebepten :), işte tadı aynı onu...

Devamını Oku

Hiçbir Şey Yapamıyorsanız, Bunu Yapın! – 7 Porsiyon Sebze & Meyve

P90X, Insanity ya da Hybrid… Dünyanın en etkili sonuçları olan Ev Fitness programlarıdan bahsediyoruz. Bu programları uygulayıp da sonuç almayan (tek bir kişi bile) henüz yok! Ama yine de, “henüz araştırıyorum, gözüm kesmiyor, önce yavaş yavaş kendimi alıştırayım, ama bu arada da kendimi hazırlamak için neler yapmalıyım, nasıl beslenmeliyim?” diyenler için başlattığımız “Hiçbir Şey Yapamıyorsanız, Bunu Yapın!” serisine devam ediyoruz. Ama tam da yeri gelmişken hatırlatmakta fayda var; programa başlamadan önce “biraz kendimi alıştırayım, hamlığımı atayım” düşüncesinden ziyade, fitness geçmişiniz her ne olursa olsun, gözünüzü karartıp programa direkt başlamanın aslında daha iyi sonuçlar getireceğini hatırlatalım. Çünkü alanında çığır açan bu ev fitness programlarının bu kadar işe yaramasının bir sebebi de “Muscle Confusion” denilen, bir anlamda “Kas Şaşırtması” prensibi ile açıklanıyor. Konvansiyonel spor salonlarındaki hep aynı/benzer hareketler ve piyasadaki birbirine benzer (genellikle egzersizden yoksun) diyetlerin aksine, program sizi “şaşırtıyor” ve konfor zonunuzdan dışarı çıkarak, adeta kendini değişime...

Devamını Oku