Spor Tarihinin En Büyük Tiyatrosu!

Türkiye saati ile 26 Ağustos’u 27 Ağustos’a bağlayan gecede, özveri ile saatlerini kurup gecenin bir yarısı uyananlar, spor tarihinin en büyük tiyatrosuna canlı tanıklık etmiş oldular!

Yüzyılın maçı olarak adlandırılan karşılaşmanın (suni) heyecanı aslında neredeyse yıllar öncesinden pompalanmaya başlanmıştı insanlara… Zaten kan kaybetmekte olan boks camiasını canlandırmak için, daha öncesinde emekliliğini açıklamış süperstar Floyd Mayweather’ın kapısı çalındı önce. Çok doğru bir söz vardır; “ne kadar kazandığınız değil, ne kadarını elinizde tutabildiğiniz önemlidir”, konu finans olunca. Floyd Mayweather da belki dünyanın en çok kazanan atletlerinden biri olabilir, ama özellikle kumar tutkusu yüzünden, paraları suyunu çekmeye başlayıp, üzerine vergi memurları (IRS) ile başı belaya girince, bu “tiyatro”ya ok vermesi için zemin de kendiliğinden hazırlanmış oldu.

Tiyatromuzun diğer baş rolünde ise MMA’in asi çocuğu Conor McGregor. Daha sadece 4 yıl öncesine kadar sosyal hizmetlerden işsizlik maaşı alırken, kendisine “yürü ya kulum” denmesi ile, artık bu “dev maç” için de düğmeye basılmış oldu resmi olarak.

Tabii sadece bu ikilinin bu “tiyatroya” evet demesi yetmiyor… Önemli olan bunu milyonlara (belki milyarlara) izletmek. İşte asıl hikaye (rezalet) de burada başlıyor… 5 günde, 4 şehir, 3 kıta, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir tanıtım dünya turnesi düzenleniverdi. Bu tanıtım turneleri o kadar mizansen ve rezaletti ki, ne kadar kişiyi irite ettiğini ve tam tersine etkinlikten soğuttuğunu tahmin edemezsiniz. Sonucunda Pay-per-view bilet satışları istenilen seviyede gitmeyince, başka başka planlar devreye sokuldu. Standart 10 oz. eldivenler yerine, kazanma şansı çok daha düşük görülen (underdog) Conor McGregor’a avantaj sağlaması için 8 oz. eldivenlere geçiş kararı aldındı… Bahis şirketleri McGregor’un bahis oranlarını genel görüşün aksine yükselterek halkı yine manipüle etmeye çalıştı vs…

Peki tüm bunlar işe yaradı mı? Vallahi de yaradı! Arpası bol olanlar 100 USD ödeyerek maçın orijinal yayın haklarını aldı, kimisi Dsmart/Digitürk’ü arayarak S-Sport kanalını açtırdı (ki eşi benzeri görülmemiş şekilde bir boks yayınını başarıyla katletmişlerdir, her round arası reklam koyup tüm ambiyansın içine ederek!), en garibanı da internetten beleş link çözdü bir şekilde… Ama tüm biz figüranların ortak noktası, Pazar sabahı önce 02:00’ye, ardından 05:00’e saatlerimizi koyup, gerçekte 07:00’den önce başlamayan bu tarihi tiyatroya tanıklık etme gafletinde bulunmamız oldu, uykumuzdan fedakarlık ederek.

Sözü daha fazla uzatmaya gerek yok; karşılaşma öncesi yaratılan heyecan o kadar yüksekti ki, gerçekte yaşanılan hayal kırıklığının boyutunun büyüklüğünü tahmin etmek zor değil. Maçtan önce, yaratılan hava ile tam bir psikopat imajı veren ve naif bir şekilde gerçekten “acaba başarabilir mi?” denilen asi çocuk McGregor, neredeyse 1 saniye bile varlık gösteremeden, bir temiz dayak yemiş oldu. İşin ironisi, 28 yaşında bir “deli”kanlının, 41 yaşındaki bir amcaya kondisyonunun yetmemesi oldu!

Sonuç olarak “bizler” bu kadar hayal kırıklığına uğramışken, onların ikisinin de maç sonu yüzlerine vuran mutluluğu gerçekten görmeye değerdi. Neden mutlu olmasınlar ki? Kazanan Floyd Mayweather 30 dakikadan az bir sürede kazandığı 350 milyon dolarla, bi araba sopa yiyen Conor McGregor da 100 milyon dolardan fazla para ile evine dönmüş oldu!

Özellikle maç sonrası basın toplantısı, izleyenler için mide bulandıracak cinstendi. Çağımızda, medya kontrolünün ve reklam sektörünün biz insanlar üzerindeki etkisini çok güzel gözler önüne serdi. Tam anlamıyla sıfırdan var edilen bir tiyatro maçın, tüm reklamlarıyla bizlere nasıl “satıldığını” çok iyi açıklar nitelikteydi. Maçın galibi Floyd’un iki yanında alakasız şekilde duran iki yarı çıplak Corona (bira markası) kızı, kafasında Avion Tekila şapkası, cümle aralarında Hublot saatlerinden bahsederek zorunlu ürün yerleştirme… Conor’a gelince, elinde kendi üretimini yapmaya başladığını açıkladığı viskisini yudumlayarak çıktı karşımıza. Örnek bir sporcudan bahsediyoruz! 30 dakikalık yediği hafif dayak karşılığı kazandığı 100 milyon doların zafer sarhoşluğu yetmezmiş gibi, gerçekten de sarhoş oldu gözlerimizin önünde, “Nutorious” viskisinin reklamını yaparak.

Biz garibanlar ise, üzerimize düşen görevi yapmış olmanın huzuruna ermiş olduk tüm bu hengamenin sonunda. Günümüzde özellikle sosyal medyanın etkisi, realite ve gerçekdışılığın çizgilerini o kadar belirsizleştirdi ki, hepimiz aslında “arada bir yerlerde” yaşadığımızın farkında bile olmadan devam ediyoruz hayatımıza (gerçeğin farkına varanlar ise, işte bu yazıyı yazan gibi biraz huzursuz bu durumdan). Ama en azından kültürdür, iyidir… En son ne zaman bir tiyatro izlediğim sorulduğunda, artık gururla diyebilirim. Floyd Mayweather vs. Conor McGregor… Şahane prodüksiyon, dev bir tiyatro!

Son Zamanların En Büyük Tiyatrosundan Kareler!

3 Yorum

  1. İyi bir boksörü sadece iyi bir boksör yenebilir lafını hatırlatan maç. Boks spor falan değil, ama çocuğunuz, eşiniz kendini savunabilsin istiyorsanız öğrenmesini sağlamanız gereken şey bokstur. Diğerleri bunun yanında evcilik gibi bir şey.

    Ayağın yerden kalktığı bir dövüş tekniğinin iyi bir boksör karşısında tutunabilmesi imkansız.

    Cevapla
  2. Teknik açıdan McGregor’un şansı hiç yoktu zaten. McGregor ile Floyd sokak kavgası etse floyd 2 dk dayanamaz burası kesin. Floyd canlı canlı McGregor’a boks dersi verdi ve 100 milyonu cukladı olay bundan ibaret.

    Cevapla
  3. mma ve boks sevdalısı birisi olarak hiç ilgimi çekmeyen bir maç oldu.
    iki tane şovmen çıktılar ve saçma bir şekilde paraları ceplerine indirdiler.bence bu maçın bir ruhu,bir karakteri yoktu zaten.

    Cevapla

Yorum Paylaşınızhakantheturk için bir cevap yazın